İsrail ve Filistin, “gözlemci devlet” statüsünden “iki devletli” çözüme doğru

untitled  imagesCAP4B247

Günümüzde Ortadoğu, petrol zengini, İsrail – Filistin çatışması, Şii İran – Sünni Suudi Arabistan rekabeti ve gerginliği , uluslararası aktörlerin aktif rol aldığı ve oynadığı bir bölgedir. Bu oyunlar 11 Eylül 2001 New York saldırılarından sonra daha da genişlemiştir. O kadar ki, Birleşmiş Milletler`in Filistin toprağı olarak tanıdığı toprkaları yıllardır işgal altında tutan İsrail, ABD`nin desteğini alarak şiddetini genişletmektedir. Fakat, İsrail bu saldırganlığın ve şiddetin kendi halkı için de bir gelecek ve yaşam sağlamayacağını anlamış ve İsrail – Filistin halklarına dayalı daha etkili bir plan geliştirmiştir.  

Eylül 2010 yılında ABD başkanı Barak Obama, İsrail ile önceden planladıkları ve anlaştıkları çerçevede, İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu ile Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas`ı barış adı altında Washington`da bir araya getirmiştir. Bu görüşmenin amacı, “İki devlet”li çözümü ortaya koymaktı. Doğrudur, şimdiye kadar bu önemli plan başarılı olmamıştır. Fakat, bu planın asıl babaları ABD ve İsrail olmuştur. Ayrıca, dünya ülkeleri ve özellikle Türkiye de bu plana olumlu bakmakta ve desteklemektedir. Bakmayarak ki, yanlız Hamas ve İran gibi ülkeler bu plana karşı çıkmış, fakat son dönemlerde Suriye meselesinden ötürü Sünni Arap dünyası İran`a karşı oldukları için, Hamas`ı da İran`dan koparmış ve Sünni Arap dünyasına yakınlaştırmıştır. Hatta, Hamas`ın merkezi ofisi Şam`dan Katar`a taşınmıştır. 1979 İran devriminden sonra, Tahran Ortadoğu`nun gerginliğinin artmasında ve barışı engellemekte çaba sarf etmiştir. Son dönemdeki Hamas`ın İran`a karşı tutumu ve El-Fetih`e yakınlaşması gelecekte bu planın gerçekleşmesi açısından büyük bir adımdır. Dolaysıyla, Hamas ve El Fetih`in de birlikte dayanışması, İran`ın da etkisini devre dışı bırakarak “iki devlet”li çözümü de ileride hızlandırabilir. Bu günden sonra, artık Hamas El Fetih`e yakınlaşmış durumdadır. Bunlar yapılırken, ABD tarfından da İran`a 3 ay süre verilmesi (Sözcü, 01 Aralık 2012) ve bu konuda ciddi olmaları, önümüzdeki günlerde İran molla rejiminin daha da zor günler beklediğini göstermektedir.   

29 Kasım 1947`de BM eliyle parçalanan Filistin toprakları, tekrar BM eliyle 29 Kasım 1974`de “Uluslararası Filistin Halkıyla dayanışma günü” ilan edilmiştir. Birleşmiş Milletler`de Filistin`e “gözlemci devlet” statüsü verilmesi ve bu oylamanın 29 Kasım gününe denk getirilmesi Filistin halkıyla büyük dayanışma anlamına gelmektedir. Filistin`in bu yeni statüsü Ortadoğu`da çatışma halinde olan Filistin ve İsrail halkına barış ve dolaysıyla Ortadoğu`ya bir umut kapısı açabilmekte ve bu da, İsrail`in bir ülke olarak tanınması anlamına gelmektedir. Bu oylama güya Filistin`in zaferi sayılsa da, aslında bu planın temelleri İsrail ve ABD tarafından atılmıştır. Bakmayarak ki, oylamadan hemen sonra ABD dışişler bakanı, Hillary Clinton tepki göstererek bu planın barışı engeleyeceğini ve “…talihsiz ve zarar verici…” şeklinde açıklamıştır.(Hürriyet, 30 Kasım 2012) Bunlara benzer tepkilerin olması, özellikle ABD ve İsrail tarafından yapılan tepkilerin hepisi rol icabı diye düşünülmelidir.

BM`lerin bu tarihi ve etkili kararı, yıllardır istikrarsızlığın ve gerginliğin beşiği ve merkezine çevirilen Ortadoğu`ya, artık bundan sonra istikrarlı bir ortam ve Şii İran ile Sünni Suudi Arabistan arasındaki rekabetten doğan radikalleşmenin  ve gerginliğin sonunu getirecektir. 

Aran ERDEBİLLİ

02 Aralık 2012